27 Ocak 2011 Perşembe

Sea of Cowards

27 Ocak 2011 Perşembe 0

Jack White'ın elini attığı her işin altına dönüştüğü bir çağdayız. Süper grup olarak adlandırılan (Queens of the Stoneage, The White Stripes, The Kills, The Raconteurs elemanlarının bileşimi olan bir gruptan söz ediyoruz ne de olsa) The Dead Weather için de bu durum sürpriz olmadı. Grubun müziğinin günümüz müzik dinleyicisi tarafından ne derece anlaşıldığı tartışılabilir olsa da Sea of Cowards 2010'un tartışmasız en iyi albümlerindendi. İlk albümleri 'Horehound'un garip ve farklı tarzının birkaç seviye atlamış bir devam albümü olarak tanımlanabilir 'Sea of Cowards'. Albümün ilk single'ı 'Die by the Drop'a gelince; Jack White'ın, "düşündüklerinden daha sert olduğunu" söylediği parçanın videosunun da Floria Sigismondi imzalı olacağı duyulur duyulmaz işitsel olacağı kadar görsel bir şölen de olacağı belli olmuştu.

Hem müzikten, hem sözlerden, hem Alison'ın, hem de Jack'in yaptığı vokallerden anlaşılacağı üzere albüme genel olarak bir öfke duygusu hakim. Zaten 'Sea of Cowards' başlığı da, Jack White'ın her koşulda dile getirdiği internet nefretiyle ilgili. White, İngiliz The Sun gazetesine yaptığı açıklamaya göre, albüm başlığını internette fake nickname'lerin ardına saklanıp büyük laflar eden korkaklara ithafen seçmiş. Yeni jenerasyonun sorumluluktan ve ettiği sözlerin arkasında durmayı bilmediğinden, gerçek isimlerini açıklamaktan duydukları korkudan bahseden White'ın açıklaması, albümün öfkeli tavrını biraz olsun aydınlatıyor. Grubun sınırlı sayıda ürettiği plakları, veya sürpriz konserlerini tek tük plaklara kaydederek pazarlaması, ve Jack White'ın tüm gruplarının takibi için 'The Vault' adında parayla üye olunabilen bir sistem kurması; grubun ticari yönünün mü yoksa gerçekten de ruhsuz bir modernleşmeye karşı tavırlarının mı öne çıktığı konusunda kafalarda soru işaretleri yaratıyor.

'I love you the most, I do/When you're so close to me/I can smell the gasoline' (Gasoline) ve 'I'm like a newspaper/You can't read me', 'Yeah, you act like you know what you're talking about' (Lookin at the Invisible Man) gibi eleştirel sözler içeren albümün genel felsefesini özetleyebilecek olan da yine albümden bir söz olan 'I'm gonna take you for worse or better' gibi gözüküyor.

Spontane bir müzik projesi olarak başlayan The Dead Weather elemanları, pek çok platformda artık kendilerini bir projeden öte bir grup olarak gördüklerini söylüyorlar. Bu tezlerini kanıtlayan ikinci albümleri 'Sea of Cowards'a gelince; Jack White'ın dua edişini duyacağınız 'Old Mary' ile Alison Mosshart'ın bayağı iyi bir performans sergilediği 'Jawbreaker', grubun ikinci single'ı 'Blue Blood Blues', 'The Difference Between Us', 'Hustle and Cuss'; (yer yer rahatsız edici efektler ve vokalleri (bkz. 'I'm Mad') bünyesinde barındırsa da) kısaca 11 şarkılık albümün tamamı şiddetle tavsiye edilir.



Die by the Drop:

Surfing the Void




2007 yılında 'Myths of the Near Future' albümleriyle başta İngiltere olmak üzere tüm indie rock dünyasını sarsarak 'nu-rave' olarak adlandırılan indie türünün öncülüğünü eden Klaxons, 3 seneden sonra 10 parçadan oluşan yeni albümleri 'Surfing the Void'i, piyasaya sürdü. Kapağında elemanlardan Jamie Reynolds'ın astronot kılığına sokulmuş kedisi Orphee'nin bulunduğu albümün; dubstep, dans müziği ve folk müzik etkisi altında kaldığını söyleyen grup, en büyük özellikleri olan fütüristik tarzlarından ödün vermemiş gözüküyor.

Ama yine de glowstick ve renkli giyim akımına ilham veren tarzlarının veya debut albüm 'Myths of the Near Future'daki büyülü etkinin varlığının korunup korunmadığı tartışılabilir. Korn ve Slipknot gibi metal gruplarının prodüktörlüğünü yapmış bir isimle, Ross Robinson'la çalışmaları başlı başına şok etkisi yaratmış bir haberken, başta NME olmak üzere birçok indie müzik dergisinin bu 3 sene boyunca gruba desteğini esirgemeyip yeni albüm yapmaları için adeta üzerinde baskı uyguladığı grup, bu baskının altında ezilmiş olabilir mi?

Albümden çıkan ilk single, 'Echoes', tam Klaxons'tan beklendiği gibi olmasa da, onlara yakışır bir hit. Fakat yine de Türk filmine benzeyen kliplerinin komik kaçmadığını söylemek yerinde olmaz. Bir diğer single'ları 'Flashover' ise tam anlamiyla ilk albümü özleyenlere, gürültülü ve tempolu bir Klaxons hiti. Özellikle nakaratıyla akılda kalan Twin Flames şarkısı ise, tam kendilerinden beklenecek, "felsefik yaklaşımımızı koruyoruz" mesajı tadında bir videoyla ses getirdi. Yönetmen Brian Yuzna'nın '89 yapımı 'Society' filminden esinlendiklerini ekleyen grubun videosu için, esinlenmek biraz naif bir tanım olarak kalabilir; zira, filmin neredeyse aynısı dedirtecek değişik beden görüntülerine sahip 'Twin Flames'. 'Future Memories', 'Same Space' gibi 'Chypherspeed' de 'sci-fi space' gibi tanımları bulabileceğiniz, Klaxons tipi bir parça.

Kısaca yeni albümün beklentileri aşağı yukarı karşıladığını söylemek yanlış olmaz. Ama kendilerinden beklenen ilk albümü aşma başarısını gösterip göstermedikleri ve medyanın Klaxons üzerindeki yoğun ilgisinin ilk albüm kaynaklı olup olmadığı tartışılır. Klaxons'ın ilk albümü "Surfing the Void" olsaydı, acaba günümüz indie piyasası bugün nerede olurdu merak etmeden edemiyor insan. Basit bir Google aramasıyla da 'Surfing the Void' albümünün birkaç 'Most Disappointing Albums of 2010' listesine zirveden giriş yaptığı görülebilir. Pek çok müzik dergisinin ortak görüşü olan, 'Klaxons güzel ve sakin bir albüm yapmış, ama iyisi mi siz yine de dans ayakkabılarınızı çöpe atmayın, bir sonraki albümde ne olacağı belli olmaz' yaklaşımı ise, grubu bu sefer de 3. albüm öncesi stresine sokacağa benziyor.


Klaxons - Twin Flames:

Search

 
◄Design by Pocket► Distributed by Blogspot Templates